Cumartesi, Ocak 24

Peynirli Poğaça, Paskalya Çöreği...


Biliyorum, döner dönmez benden böylesi alelade görünen tarifler beklemezdiniz. Ama herkesin mutlaka her defasında deneyip hep aynı mükemmel sonucu aldığı tarifler vardır, bunlar da onlardan ikisi. O nedenle güvenle paylaşmak istedim sizlerle. Bu iki tarifi geçen yıldan beri o kadar sık yaptım ki artık tarifleri ezberden yapıyorum. Yerli yabancı yiyen bir daha istiyor.

Bu arada annemi, kardeşimi ve kızkardeşimin eşini geçen pazar yolcu ettim buradan. Çok yoğun ve yorucu iki haftaydı bizim için. Annem ve ben korkunç hasta olduk ama başka vaktimiz olmadığı için ikimiz de birbirimize iyi olduğumuz yalanını söyleyip, kendimizi bu zemheri soğuğunda dışarıya attık. Annemi burada ilk götürdüğüm yer, hep "Çin'in Eminönü'sü" diye adlandırdığım "Han Zheng Jie" oldu. Burada birbirine bağlı sayısı bilinmez cadde, sokak, ara sokak ve dehliz diyebileceğim garip mekanlarda boy gösteren yığınla dükkan var. Mesela bir sokak tamamıyla kumaş satıcılarına ait, bir cadde komple kadın veya erkek giyim satıyor, onlarca sokakta yanyana ayakkabıcılar var ve tabii ki sayısı bilinmez ıvır zıvır dükkanları da cabası. Tabii inci dükkanlarını, takı-toka toptancılarını, çantacıları, halıcıları vs. unutmamak lazım. İşte bu karmakarışıklık tam anneme göreydi ve hislerimde yanılmadığımın göstergesi olarak annem her fırsatta oraya gitmek istedi. 2 hafta boyunca antibiyotikler eşliğinde üç sefer yaptık Çin'in Eminönü'süne. Girip çıkmadığım dükkan kalmadığı gibi, sayesinde yepyeni yerler de keşfettim. Her ne kadar çenem sürekli Çin'ce konuşmaya çabalamaktan ağrıdıysa da gerçekten değdi. Burada neler yaşıyorum, neler hissediyorum az da olsa anladılar. Yolculuklarının bana en sıkıntı veren kısmı ise sokaklardaki bilumum yemek vs. kokularından dert yanmalarıydı. Burada yaşamaya alıştığım için artık beni pek etkilemiyor ama O'nlar çığlık atmamak için kendilerini zor tuttular. Tabii yerel halkın bakışları, hayat tarzları, giyim kuşamları, yiyip içtikleri de ayrıca O'nlar için çok ilginçti. Özellikle sokakta pijamayla gezenler bizimkileri epey güldürdü.

Ne yapalım, her gülün bir dikeni olacak elbette. Onun haricinde çok memnun kaldılar (umarım, bana söyledikleri öyle çünkü), özellikle de yolculuklarının son 3 gününde Pekin'e geçip, Çin Seddi'ni ve yasak şehiri gezip, nefis Pekin ördeği yiyerek gerçek Çin'i görmekten çok hoşnut oldular. Ben ise her dakika onları arayıp taciz ederek, gezilerine dahil olmaya çalıştım kendi çapımda.

Yazmaya daldım, hemen tarifleri veriyorum. Bu poğaçaları ben her yapışımda bulutlara benzetiyorum. Son derece yumuşaklar, sanki puf puf kabartılmış pamuklara benziyorlar. Bugünlerde yeni bir poğaça denemek istiyorsanız bunlara bir şans vermenizi öneririm.

Malzemeler:
2 tüm yumurta+1 yumurtanın sarısı(üste sürmeye)
2 tatlı kaşığı tuz
2 tatlı kaşığı mahlep
1 çorba kaşığı toz şeker
3-4 su bardağı un
1 paket instant maya
Yarım su bardağından 1 parmak fazla sıcağa yakın su (ılıktan biraz fazla sıcak olmalı)
2 tepeleme çorba kaşığı yoğurt
180 gr. oda ısısında yumuşamış tereyağı (ya da margarin)
İçi için istediğiniz tipte peynir (Ben ezine kullandım)

Unun 2,5 bardağını bir kaba koyalım. İçine mahlep, tuz, şeker ve mayayı ekleyelim. Sıcak su ve yoğurdu ekleyelim. Hamuru biraz karıştırıp 2 yumurtayi ve yumuşamış yağı ekleyelim. Hamuru yoğuralım, cıvık bir hal almalı. Daha sonra kalan unu azar azar ekleyerek, kıvamını arttıralım. Elimize biraz yapışan ama sert olmayan yumuşak bir hamur hazırlayalım. Un miktarı az gelirse az az ekleyebilirsiniz. Kalorifer yanı gibi bir yerde 40 dakika kadar mayalanmaya bırakalım. Mayalanmış hamurumuzu tekrar yoğuralım, elimizle limondan biraz küçük parçalar alıp yuvarlayalım ve iki avucumuz arasında yassıltalım. İç malzememizi koyup yarım ay şeklinde ağzını birbirine sıkıca bastırarak kapayalım. Yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye poğaçalarımızı aralıklı olarak dizelim. Üzerlerine yumurta sarısı sürelim. (Arzu ederseniz susam, haşhaş tohumu ya da çörek otu serpebilirsiniz.) Tepsimizi 15 dakika dışarda bekletip ısıtılmamış fırınımıza koyalım. Fırınımızı açıp 190 dereceye ayarlayalım. Üzerleri kızarana dek pişirelim. (Poğaçaları fırından alınca pişmediğini zannedebilirsiniz çünkü inanılmaz yumuşak oluyorlar. Ben her seferinde bir adet poğaçayı fırından çıkarmadan önce böler, içinin pişip pişmediğini kontrol ederim. Ama altı ve üstü kızarmışsa pişmişlerdir.)
Paskalya Çöreği
Bu tarif Oktay Usta'nın yemek kitabından. İnternette de pek çok denendiğini gördüm. Gerçekten pastaneden alınanlardan hiç bir farkı yok. Benim gibi nutella hastası iseniz bir de nutella ile yemenizi tavsiye ederim. Bu tarifi görüp de hiç denemediyseniz, hiç çekinmeyin gerçekten sonuç bir harika.

Malzemeler (Yarım ölçü, 2 orta boy paskalya çıkıyor)
Yarım su bardağı sıvı yağ
Yarım su bardağı sıcağa yakın süt
Yarım çay bardağı ılık su
2 yumurta, birinin sarısı ayırılacak
2 tepeleme tatlı kaşığı instant maya ya da yarım paket yaş maya
Yarım su bardağından 1 parmak fazla toz şeker
Bir tutam tuz
2 tatlı kaşığı mahlep
10 dolu çorba kaşığı un (Hamur çok yumuşaksa bir kaç kaşık daha azar azar ilave edilecek)

Yaş maya kullanılacaksa ılık su ile eritelim. (Instant maya kullanılacaksa doğrudan una katalım.) Un, şeker, tuz, mahlep, iki yumurta ve mayayı karıştıralım. Kuru maya kullanılacaksa suyu ekleyelim, sütü ilave edip hamurumuzu yoğuralım. Hamur fazla yumuşaksa her seferinde sadece bir çorba kaşığı ekleyerek hamurumuzu kulak memesi kıvamında ve ele yapışmayacak şekilde hazırlayalım. Ilık bir yerde iki misli kabarana dek yaklaşık 30 dakika bekleyelim. Kabaran hamurumuzu tekrar yoğuralım ve iki eşit parçaya bölelim. Her bir parçayı tekrar üçe bölüp elimizle her birini uzatarak yuvarlayalım. Her üç parçadan saç örgüsü örelim ve bitiş kısmını birbirine yapışacak şekilde bastırıp örgümüzün altına doğru hafifçe kaybedelim. 2 ayrı çöreğimizi yağlı kağıt serilmiş tepsimize koyup yarım saat mayalanmaya bırakalım. Üzerine yumurta sarısı sürelim, file ya da kırık fındık, file badem ile süsleyelim. Önceden ısıtılmamış fırınımıza koyalım ve fırınımızı 180 dereceye ayarlayalım. Üzerleri iyice kızarana dek pişirelim. Fırınımızdan alıp soğumaya bırakalım.
Afiyet Olsun!

Salı, Ocak 6

Başlık Yok, Boşluk Var...



Yarım saat kadar önce günlerdir uğramadığım "Acemişef" mail adresime bir göz atayım dedim. Sevgili Zümrüt'ten gelen bir mail sayesinde nicedir uğramadığım sayfama geldim sonra. Bir de online kaç kişi var kısmındaki "14" rakamını görünce içim bir hoş oldu. Hala sabırla girip bakmanız o kadar içime dokundu ve aynı zamanda mutlu etti ki bir anda bir şeyler yazma ihtiyacı hissettim. Sevgili kim olduklarını bilmediğim "14" kişi, yeniden yazma isteğimi uyandırdığınız için müteşekkirim size. Zümrütcüğüm, ayrıca teşekkürlerimi sunacağım sana da az sonra.

Sayfama gelip benimle acımı paylaşan hepinize sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Acılar paylaştıkça azalıyor, her ne kadar artan özlem olsa da. Zaman öyle çabuk akıp gidiyor ki, her saniyemi aklımda tutmaya çalışmama rağmen, bakıyorum elimden çoktan kaymış gitmiş. Çin'e döneli henüz iki gün oldu. Bu sefer yanımda iki haftalığına annemi de getirdim. Önümüzdeki haftasonu ise kızkardeşim geliyor eşiyle. İnşallah bebeklerini kucaklarına almadan önce biraz gezdirmek istiyorum onları. Ardından yeniden telaşe başlatacağım kendime. Birşeylerle meşgul olunca düşüncelerimi dağıtmak, içinde bulunduğum boşluktan çıkmak daha kolay oluyor. Bu meşguliyetimin arasına blogumu da katacağım inşallah.

Bu yazımı da boş boş yollamayayım dedim kendi kendime, o nedenle babamı kaybetmeden üç gün önce yaptığım, eşimin doğum günü pastasını ekliyorum. Belki daha sonra ayrıntılı yapılışını da paylaşırım.

Yokluğumda beni boş bırakmayan, gerek yorum gerek mailleriyle desteğini ve özlemini sunan dostlarım, çok sağolun.

Görüşmek dileğiyle,
Esra