Pazar, Ekim 11

Kurabiye Kalıbı Yapımı, Elmo Pasta


Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba hepinize. Arayı bu kadar açmamdaki sebep malesef bu sefer tembelliğim değil. Çin'de ben blogger'a girmek için her yeni yöntem bulduğumda bir sonraki gün artık onun da iptal edilmiş olduğunu görüyorum. Hükümet dur durak bilmiyor yasaklar konusunda. Kendi vatandaşlarını kontrol altında tutabilmek adına elinden geleni ardlarına koymuyorlar. Dışarıdan pek haber almadıkları gibi içeriden de dışarı, kendilerini küçük düşürecek herhangi bir haber, fotoğraf vs. çıkmaması için pek çok web sitesini kapatıyorlar. Bunun için yasakladıkları web siteleri o kadar çok ki. Yasaklamalardan kaçınıp istediğim sitelere girmek için google'da program araması yaptığımda, yasaklı kelimeleri içeren (facebook, proxy, gizli sörf gibi) siteleri de açamıyorum. Bazen çalışan bir program bulup güç bela kurduğumda, öteki gün o da çalışmaz oluyor. Yasakları kontrol altında tutabilmek için sayısız hacker işe aldıklarını okuyorum bazı yerlerde. Bu konu hakkında burada bizim gibi yaşayan yabancılar da çok şikayetçiler ama yapacak bir şey yok. Kurunun yanında bizler de yaş olarak yanıyoruz. Hiç bir mantığa sığmayan bu cahilliği şiddetle kınıyorum.

Tarif yayınlayamamanın sıkıntısı bir yana, bir de sizlerin bloglarına ulaşamamanın getirdiği sıkıntı vardı burada benim için. Denemek istediğim aklımda kalan tariflere de ulaşamaz oldum böylelikle. Artık yetti dediğim yerde, bulduğum bir programa para ödeyerek yasaklı sitelere girmenin yolunu buldum sonunda. Aylık belli bir ücret karşılığı artık yasak yok benim için. Yine de hala tedirginim, her an bu bulduğum yönteme de engelleme gelebilir. Bu nedenle yıllık üye olmak yerine aylık üye olmayı tercih ettim. Böylece daha az param yanmış olur, ne yapayım?

Bu postu hazırlayalı aylar olmuştu aslında, hatta sizlere veda etmiştim bir önceki yazımda ama, o paragrafı olduğu gibi sildim. Yine aralıklı da olsa devam edeceğim; tabii program işe yaradığı sürece. Bir de neler yaptınız bu süre zarfında onları gezeceğim. Hatta şimdi üstte yeni sekmeler halinde onlarca sayfa açık, pek çok tarifi not almak üzere belirledim bile. Blogumdan ümidimi kesmiş olduğum için, bugüne değin yaptığım hemen hiç bir şeyi fotoğraflamamıştım. Şimdi öyle yaptığıma çok pişmanım. Bu şekilde bir çözümü neden daha önce bulmadım diye hayıflanıyorum şimdi. Şimdi tekrar adım adım başlayacağım silbaştan, arada deneyip beğendiğim yemek tariflerini tekrar ara ara hazırlayıp sizlere sunacağım inşallah.

Önceki postta söz vermiştim, kendi kurabiye kalıbımızı nasıl yapacağımızı gösterecektim. Resimdeki pasta, arkadaşımın oğlunun doğumgünü teması için hazırlandı. Pasta kısmını ben değil bir pastane yaptı, süslemem için de bana getirdi. Pasta beyaz çikolatalı krema, vişne ve beyaz kekten oluşuyordu. Üzeri kremayla sıvandıktan sonraki kısmını ben ele aldım. İnternetten bulduğum elmo resmini büyütüp çıktı aldım, ağız, göz ve burun kısımlarını oyup pastaya yerleştirdim. Bir kürdan yardımı ile etrafını çizerek doldurmam gereken yerleri belirledim. hazırladığım krem şantiyi renklendirerek sıkma ucu taktığım sıkma poşetlerini kullanarak resmi düzgünce doldurmaya çalıştım. Pastanın temasına ek olarak arkadaşım kurabiye istemişti. Uygun kalıp olmadığı için bir teneke konservenin kapağını düzgünce açtım, boşaltıp güzelce yıkadım. Çeşitli penselerle, konservenin ağzını elmo şekline uygun olarak bükerek kalıbı tamamladım. Bu yöntem gerçekten çok basit. Hata yapıp konserveyi yamultsanız bile düzeltme ya da yenisini yapma şansınız var. Aşağıda pasta ve kurabiyelerin yapım-süsleme aşamalarının resimlerini bulabilirsiniz.









Pazar, Eylül 13

Çikolatalı Kek...


Bu yazımda aslında, profesyonel anlamda yaptığım ilk öğretmenlik denememin ürünlerine yer verecektim. Ama malesef derse makinemi götürmeyi unuttuğum için resimleme şansım olmadı. Önceki yazımda bahsetmiştim, buradaki bir restoranın çalışanlarına ders vermeye hazırlanıyordum. İlkini geçtiğimiz hafta perşembe günü gerçekleştirdim. Dersin konusunu restoran sahiplerinin dileklerine göre hazırlamıştım. Buna göre üç çeşit pasta kaplama kreması tarifi hazırlayıp, bu kremalarla temel dekorasyon tekniklerinden örnekler verdim. Öğrencilerim üç adet Çinli kızdı. Genel olarak diyebilirim ki Çinliler gerçekten çabuk öğreniyorlar. Sadece bir kaç sefer gösterdiğim halde uzun zamandır elleri alışkınmışçasına iyiydiler. Önce buttercream icing denilen tereyağı-shortening-pudra şekeri temeli olan kremayı yapıp, bir büyük çikolatalı pasta kapladık. Kaplama sırasında kolaylık sağlayacak bazı ipuçlarıyla beraber, temel olarak nasıl süslemelerle pastalarına görsellik katacaklarını çalıştık. Sonraki kaplama için krem peynirli kaplama tarifini yaptık. Bu tarifle de havuçlu kek kaplayıp üzerine sıkma tekniği ile yaprak ve havuçlar yaptık. Bir sonraki dersimizde ise şeker hamuru çalışacağız. Buradan pasta ve dekorasyonu dersi veren tüm arkadaşlarımın ellerini öpmek istiyorum. Topu topu üç saat ders vermeme rağmen pilim bitti. Bir de ya beceremezsem ya çuvallarsam korkumu hiç sormayın. :)



Aynı hafta bir gün, buradaki bir arkadaşımın, iki yaşını bitirecek oğluna doğum günü pastası hazırladık. Pastanın sadece resmini koyuyorum, tarifi yok; çünkü içini ben hazırlamadım. Kendisi elmalı bir kek yapıp üzerini kayısı reçeli ile kapladı. Şeker hamurunu ise ben hazırlayıp renklendirdim. Ertesi gün ise bir araya gelip beraberce arkadaşımın isteği doğrultusunda pastayı süsledik. (Resimdeki isim "Bela", aslında "Beyla" diye okunuyor.)




Henüz resimdeki tarife gelemedim ama, söyleyeceğim bir şey daha var, yarın bir başka arkadaşımın oğlu için pasta dekore edeceğim ve şeker hamuru kaplı kurabiyelerini yapacağım. Doğumgününün teması susam sokağı, kurabiyeleri ise Elmo şeklinde olacak. Tabii Elmo şekilli kurabiye kalıbı bulmamın imkanı olmadığı için kalıbı da kendim hazırladım. Blog dünyasını eskisi kadar takip edemediğim için görmemiş olabilirim, belki biliyorsunuzdur bile; çok basit bir teknikle kendi kurabiye kalıbımızı nasıl hazırlayacağımızı göstereceğim gelecek postta.
Şimdi gelelim bu içi hafif ıslak, çikolataya doyuran kekimizin tarifine.
Malzemeler: (Aşağıdaki miktarlar 20-22 cm. kalıp için. Ben bu miktarın iki katını kullanıp 25 cm. lik kalıpta pişirdim)

150 gr. tereyağı
200 gr. çikolata (bitter kuvertür kullandım)
1 su bardağından 1 parmak az toz şeker
2 iri yumurta
1/2 su bardağı yoğurt
1 su bardağından 1 parmak az un
1 paket şekerli vanilin


Yapılışı:
Tereyağı ve küçüp parçalara ayrılmış çikolatayı birlikte hafif ateşte eritelim. Erir erimez ateşten alalım, kaynamasın.
İster aynı kapta ister derin bir kaseye aktarıp orada şekeri ekleyelim. Şeker eriyinceye dek 5-6 dakika çırpalım. (Şekeri önceden ölçüp mutfak robotunda inceltebilirsiniz.) Şeker eriyip karışım ılınınca yumurtaları ekleyelim ve tekrar çırpalım. Yoğurdu ekleyelim. Unu ekleyip son olarak vanilyayı ekleyip tekrar iyice çırpalım. Yağlanmış ve unlanmış kek kalıbımıza karışımımızı boşaltalım. Önceden 175 dereceye ısıtılmış fırında pişirelim. Pişip pişmediğini anlamak için bir kürdanı kekinizin ortasına batırın, temiz çıkıyorsa olmuştur. (Fırınımızın kapağını ilk 20 dakika asla açmıyoruz)
Afiyet Olsun!

Not: Bu keki Dr. Oetker "Kaymak tadında krem şanti" ile servis ettim. Tadı gerçekten kaymağa benziyor. Aslında önceden yaptığım kabak tatlısı için hazırlamıştım. Şekil verilip buzlukta gayet güzel saklanabiliyor.

Pazartesi, Ağustos 31

Ramazan Pidesi...


Çin'deki -muhtemelen- son senemdeki günlerim çok yoğun geçmeye başladı, sık güncelleyememden farketmişsinizdir belki. Üstelik önceden gitmeyi planladığım pasta okuluma daha gidip kayıt yaptıramadım henüz, çünkü bir türlü sıra gelmedi. Döner dönmez aldığım dikiş makinem sayesinde bu aralar dikişe merak saldım. Haftada en az iki parça kıyafet üretir oldum, bunun yanı sıra kumaş almak için haftada en az bir günümü kumaşçılarda harcar oldum. Bir yandan yine benim gibi buradaki son yılı hatta son ayları olan arkadaşlarımla daha sık vakit geçirmeye başladık. Arkadaşlarımdan altısı her hafta salı günleri benden yemek-pasta kursu vermemi rica ettiler. Bir de bundan sonra her perşembe buradaki bir Amerika menşeili restoranın çalışanlarına pasta yapımı ve dekorasyonu dersleri vermeye başlayacağım. Tüm bunların arasında blogumu ihmal ettiğimi biliyorum ama hem vereceğim derslerde yapacaklarımızı hem de önümüzdeki günlerde yapacağım bazı doğumgünü pastalarını yayınlayacağım buradan. Belki bu sayede blogumu ve sizleri ihmal ediyor olmanın suçluluğunu biraz olsun hafifletebilirim.
Gelelim bu tarifin konusuna. Memleketten uzak olmanın eksilerinden biri de alışık olduğumuz lezzetlerden ayrı kalmak. Önceki pek çok denemelerimden de biliyorsunuz, simit, ekmek gibi hep ülkem lezzetlerini yakalamaya çalıştım. Ramazanın başından beri de, bu sefer mis gibi kokan ramazan pidesi yapabilmenin hayalini kuruyordum. Geçtiğimiz hafta internette pek çok araştırma yaptım ama bulduğum pideler hep pastane pidesi tarzıydı. Bu nedenle kendi ölçü ve tarifimi oluşturmaya karar verdim. Aldığım sonuçtan çok memnunum. Özellikle yurtdışında yaşayıp ramazan pidesi bulamayanlara tavsiye ediyorum.
Malzemeler:
3 su bardağı+2 dolu çorba kaşığı un
2 çay kaşığı tuz
4 çay kaşığı instant maya
1,5 su bardağı ılık su
1 yumurta sarısı+1 çorba kaşığı sıvı yağ
Susam, çörekotu
Geniş bir yoğurma kabına unu koyalım. İçine mayayı döküp karıştıralım. Tuz ve suyu ekleyelim. Yoğurarak ele yapışan bir hamur hazırlayalım. Hamur hazır olunca üzerine biraz un serperek hamuru toparlayalım. Üzerini bir havlu ile kapatıp bir saat mayalanmaya bırakalım.

Süre sonunda kabaran hamurumuzu tekrar yoğuralım. (Ele sürekli yapışan bir hamur olacak, endişe etmeyin) Elimizi unlayıp hamuru bulunduğu kaptan sıyırıp çabuk hareketlerle top şekli verelim. Bolca unladığımız fırın tepsisinin ortasına koyalım. Üzerine çok az un serpip elimizle bastıra bastıra hamuru büyütüp yuvarlak hale getirelim.
İyice büyüttüğümüz hamurun kenarlarına elimizin ayasıyla bastırıp resimdeki gibi şekil verelim. Sonra bir bıçak yardımı ile hamurun üzerine çizgiler yapalım. Tekrar tepside 45 dakika mayalanmaya bırakalım. Süre sonunda hamurumuzun üzerine sıvı yağlı yumurta sarısını bir fırça yardımı ile sürelim. Bolca susam ve biraz çörekotu serpelim. Önceden ısıtmadan fırına koyalım, fırını 225 dereceye ayarlayalım. Üzeri kızarana dek pişirelim.



Afiyet Olsun!

Pazar, Ağustos 9

Mermer Kek, Çin'de yeni bir dönem daha...


Herkese yeniden merhaba!
Sonunda "tilkinin dönüp dolaşıp gideceği yer" misali döndüm yuvama. Son derece yoğun geçen bir yaz tatili sonrasında, yine tanıdık dingin sularda olmak çok güzel olsa da, memleket hasreti sıfırdan başlamak üzere ufak ufak artacak, biliyorum. Kader sonrasında nereye yönlendirir, biraz daha "Çin" mi der, başka yer mi der yoksa memleketime mi yollar bilmiyorum ama şimdilik buradaki son seneme girmiş bulunmaktayım.
Son seneye girmiş olmaktan ziyade sanırım beni biraz geren şey bu sefer gelecek yaza kadar Türkiye'ye gitmeyecek olmam. Tabii ki sevdiklerime ve minicik yeğenime olan özlemim başka ama bir de Türkiye'den getirdiğim malzeme stoğumun bitmesi korkumu da hiçe sayamam. Üstelik aldığım şeylerin ağırlığı yüzünden ödediğimiz fazladan tonla para, ganimetlerimi daha da kıymetli kılıyor. Belki bu yıl tariflerimde biraz cimrilik edebilirim mazur görürseniz. Belki arası daha açık olabilir, ya da biraz daha az özel şeyler olabilir. Yine de sizlere ve paylaşmaya olan bağımlılığım sürecek umarım. Umarım diyorum çünkü bloglara olan erişim buradan tamamen kapalı. Üstelik malum arkadaşlık sitemiz Facebook da öyle. Ama yılmadım, gelir gelmez, günlerce yaptığım uğraş sonucu bir program edindim, bu program sayesinde sizlere ulaşabiliyorum şimdilik. Çin'liler bu programı da engellerse yapacak birşeyim kalmayacak Türkiye'ye dönene kadar.

Yazıyı uzatmak istemiyorum ama bir kaç kelime de buraya dair etmek isterim; mesela hava. Ben hayatımda böylesi bir sıcak ve rutubet görmedim. Geçtiğimiz sene babamın hastalığı nedeniyle yazı Türkiye'de geçirdiğim için hiç bu sıcağı yaşamamıştım. Ama şimdi pencereyi dahi açmaya korkutacak bir sıcak yaşıyorum. Markete gitmek bile başlıbaşına bir işkence. Sanki hava değil su soluyorum dışarı çıkınca. Nem oranı en az %75 oluyor, o da iyi günümüzdeysek. Normali %90. Sabah serinliği diye birşey yok, gecenin dördünde bile aynı nem ve sıcaklık oluyor. Çin'in geri kalanı tabii ki böyle değil, sadece yaşadığımız kentin coğrafi özellikleri buna sebep oluyor. Örneğin Shuozhou'da yaşayan arkadaşım Müjde, geçtiğimiz hafta başında iş yerine kazakla gittiğini söyleyerek beni şok etmişti. Yaz ortasında kışı da yaşatan şehirleri olduğuna göre bu Çin gerçekten alem bir yer.

Gelelim mermer kek'e, gelir gelmez ülkelerinden dönmüş olan arkadaşlarımla bağlantıya geçip üçünü burada yakalayınca bir ikramlık hazırlamak farz oldu. Ne zamandır yapmadığım bir kek olsun diye düşünüp biraz da nette araştırma yapınca karşıma hikayesiyle ilgimi çeken bu tarif çıktı. Biraz da kendi eklemelerimi kullanınca bu pastaneden alınmış hissini veren leziz kek çıktı ortaya.

Malzemeler:
200 gr. oda ısısında iyice yumuşayana kadar beklemiş tereyağı ya da margarin
2 su bardağı toz şeker (Ben 2,5 su bardağı pudra şekeri kullandım)
4 iri yumurta
1 su bardağı süt
1 çay kaşığı saf vanilya ya da 1 paket şekerli vanilin
2,5 su bardağı un
1 paket hamur kabartma tozu
3 çorba kaşığı kakao
Yarım kare paket sütlü çikolata-Benmari usulü eritilmiş
1/2 su bardağı hindistan cevizi rendesi
1/2 su bardağı ince çekilmiş fındık

Yapılışı:
Fırınımızı 180 dereceye ısıtalım. Yumuşamış yağı, şekerle birlikte 4-5 dakika çırpalım. Karışım krema kıvamına gelmeli. İçine teker teker yumurtaları kıralım, her seferinde karışıma yedirelim. Sütü ekleyelim. Un, kabartma tozu ve vanilyayı ekleyip iyice çırpalım. Karışımın 1/3'ü kadarını başka bir kaba aktaralım. Kalan beyaz hamura hindistan cevizi ve fındığı ekleyip karıştıralım. Ayırdığımız az hamura kakao ve erimiş çikolatayı ekleyip çırpalım. Yağlayıp unladığımız kek kalıbımıza her iki hamurdan parça parça döküp bir çatal yardımı ile hamurları birbirine sadece 2-3 hamle yaparak karıştıralım. Isınmış fırınımızda ilk 20 dakika kapağını açmamak kaydıyla yaklaşık 1 saat pişirelim. Kekimizin dağılmaması için soğumadan kesmeyelim.






Afiyet Olsun!

Cuma, Temmuz 24

Geleneksel Un Kurabiyesi

Hepinize merhaba! Bu kurabiyeleri iki yıl önce yayınlamıştım ama bugün un kurabiyesi pişiren kayınvalidemin, bu tarifi yaparken önceki verdiği un ölçüsünü yanlış verdiğini gördüm. Gerekli düzeltmeyi koyu renk ile belirttim. Umarım dener ve beğenirsiniz. Bu sefer kesinlikle pastanedekiler gibi üzeri helva gibi ağızda dağılan un kurabiyeleri elde edeceğinizden eminim. Un kurabiyeleri ile ilgili öğrendiğim püf noktası ise un miktarının fazlaca olması. Una fazlasıyla doymuş bir hamurdan elde edilen kurabiyenin pastanedekilerden farklı olması imkansız.

Bu arada tatilim bitmek üzere, Çin'e dönüşüme bir hafta kaldı bugünden itibaren. Oraya gittikten sonra sizlerle iletişimim korkarım kesilmiş olacak blogger'a olan kısıtlama nedeniyle. Sizlerle yeni bir adresten görüşmeye başlayacağımı sanıyorum. O zamana dek görüşmek dileğiyle...



Tereyağlı Un kurabiyeleri
Tarif kayınvalidemin, bu kurabiyeleri de bizzat kendisi yaptı. Un kurabiyesi bizde çok yapılır. İkramlarımızın vazgeçilmez tatlısıdır. Şekli her zaman "s"şeklinde yapılır. Yerken ağızda dağılan ve yemeye doyulmayan kurabiyelerin sırrı şöyle:

1 su bardağı tereyağı (Eritip suyu buharlaştıktan sonra ölçülecek. Örneğin 250 gr. tereyağından 200 gr kadar yağ kalıyor suyu buharlaştıktan sonra. Bunun için tereyağı katı haldeyken 1,5 su bardağı kadar ölçülüp öyle eritilmeli )
1 su bardağı pudra şekeri
4-5 su bardağı un*
Fırın 165 dereceye ısıtılacak.

Yapılışı:

Tereyağını bir tavada eritin, fazla suyu buharlaşana kadar 20 dakika kadar kaynatın. Bir köşede soğumaya bırakın. Tereyağına bu işlemi geceden yapıp ağzı kapalı şekilde oda ısısında sabaha kadar bırakabilirsiniz. Soğuyan tereyağını varsa tortularından arındırıp bir kaba alın, pudra şekerini ekleyin, tereyağı neredeyse beyazlayana kadar mikserin en düşük derecesinde çırpın. Daha sonra unu her seferinde birer bardak olarak ekleyerek elinizle yoğurmaya başlayın. Hamuru biraz uzunca süre yoğurmalısınız ki yağ ile iyice özleşsin. Hamuru en az 1 saat dinlenmeye bırakın. Daha sonra hamuru istediğiniz büyüklükte ve şekilde şekillendirin, yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine aralıklı olarak dizin. Isınmış fırında beyaz olarak pişirin. (Pembeleşmeden fırından almalısınız)
Afiyet Olsun!


*Not: Bu sabah un kurabiyelerini kendim denedim tekrar. Tereyağını 15-20 dakika kadar kaynatıp ılınmaya bıraktım. İyice ılınınca pudra şekerini ekleyip mikserle 2-3 dakika çırptım. Azar azar un ekleyerek yoğurdum. 3,5 su bardağı un koydum toplamda. Hamurun kıvamı artık ele yapışmaz durumda oluyor. Yalnız yoğurma işlemine yarım saat devam ettim. Sonlara doğru hamur daha çok yumuşuyor el ısısından. Daha fazla ekleseydim de sanırım dağılırdı. Sizler yaparken verdiğim un miktarını toptan hamura eklemeyin, azar azar ilave edin. Kayınvalidem bu hamuru en az bir saat yoğuruyor; geleneğinin böyle olduğunu söylüyor. Daha çok yoğurulan hamur daha çok un kaldırıyormuş. Bence benim yaptığım miktar ve şekil de yeterli. Sanırım bir daha kendim denemediğim tarifi vermeyeceğim :)

Perşembe, Mayıs 21

Yaz geldi, ara zamanı...

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba hepinize. Arayı bu kadar açmamın sebebi öncelikli olarak tembeliğim olsa da, bir süredir Çin'de blogger'ın kapatılmış olması nedeniyle bloguma da giremiyorum. Şu satırları "gizli sörf" sayesinde yazabiliyorum ama onda da pek çok fonksiyon kullanılamıyor. Tekrar açılacağı günün ümidiyle şimdilik ara vermeye karar verdim.

Önümüzdeki günlerde iki şehirlik Çin turu yapacağız ve Çin'in en güzel doğalı mekanlarından birine gideceğiz. Link veremiyorum, kullanılamıyor çünkü; ama "Guilin" diye google'ın görseller kısmında araştırma yaparsanız nasıl bir yer olduğu hakkında fikriniz olabilir. Türkiye'ye gittiğimde umarım oradan sizlerle paylaşma imkanı bulurum.Oradan dönüşte üç gün sonra kısmetse Türkiye'ye dönüyorum, şimdiden deli gibi heyecan sardı, eşimsiz ilk yolculuk denemem olacak bu benim. Umarım sorunsuz bir şekilde halledebilirim.

Son günlerde neler yaptığımı da paylaşmak istiyorum sizinle. Mesela diyetimin ne durumda olduğunu. Sevgili Mehtap sağolsun, toplamda 3 kilo vererek amacıma ulaştım ama en güzeli sizlerle bir sır paylaşacağım. Ömrüm boyunca düz bir karın hayali kurdum. Denemediğim yöntem kalmadı bunun için. Bundan bir kaç yıl önce internetten bir kitap sipariş etmiştim ama çok az bir denemeden sonra fırlatıp bir kenara atmıştım. 3 haftadır bu kitabı yeniden uygulamaya başladım ve karnımda 9 cm.lik bir incelme oldu, belim ise 8 cm. daha ince. Bu kitap bir mucize, aynen yazarın söylediği gibi bir kaç haftada karnım dümdüz oldu. Bu kitabı size tavsiye etmekten çekinmiyorum, bilinen doğruların aksine, karnım hiç acımadan, günde sadece iki sefer olmak üzere 15 dakikayla başardım bunu. Kitabın adı: "Düz bir karına sahip olmak" yazarı ise "Odile Payri". Google'da araştırın, bulacaksınız. Üstelik fiyatı 10 ytl'den az.

Biliyorum ortaya karışık bir yazı oldu bu, bu aralar yaptıklarımdan da örnek vermek isterim, örneğin Dilekciğim'in su böreğini yaptım ve öyle güzel anlatmıştı ki sayesinde su böreği delisi eşimden tam not aldım. Link veremiyorum demiştim, adresi şu: incisi.blogspot.com.
Sonra bir gün lahmacun denemek istedim, o da harika oldu, bu tarif de Salihacığım'dan, adresi ise şu: binbircesni.blogspot.com/ Her iki arkadaşıma da garantili tarifleri için teşekkürü borç bilirim. Başka arkadaşlarımdan da yaptım bir kaç ana yemek ama aklıma gelmiyor şimdi hangisini kimden aldığım, onlar da harikaydılar.

Bu arada pek çok kez misafir ağırladım, pastalar, turtalar, poğaçalar, kurabiyeler yaptım, diyetle nasıl hallettin diye sormayın malesef bolca da yedim. Ama tüm bu tarifler de blogumda yer alanlardan olduğu için yayınlamadım.

Çin'de ise hayat tam hızıyla devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda iki sefer hastanelik oldum böcek sokmalarından, bir sefer fil gibi şişmiş ayaklarımdan yürüyemedim. Bir seferinde de sağ kol ve bacağım üç yerden sokularak birer patatese dönüştüler. Neler oldu ne siz sorun ne ben söyleyeyim; sadece bahçeme çıkmaya korkuyorum artık diyeyim siz anlayın. Bunlardan hariç bol bol dışarı çıktım bu aralar, pek çok gözlemimle beraber ilginç tecrübelerim de oldu. Örneğin bir gün evimin önünde düğün fotoğrafları çekildi, tabii ben de makinemi çalıştırdım onlarla beraber. Buraların adetlerinden birisi de bu düğün fotoğrafçılığı. Düğünlerinden günler belki de haftalar evvel bir fotoğrafçıyla anlaşıyorlar ve dış mekanlarda çeşitli kıyafetler giyerek bol bol fotoğraf çektiriyorlar. Ama ben böylesini hiç görmemiştim çünkü kah yere yattılar kah çöp tenekesinin önünde poz verdiler.Onları da sizlerle paylaşmak istedim ama resim yükleme fonksiyonu da yok, ilgilenirseniz bu linklerde resimleri bulabilirsiniz:
http://img199.imageshack.us/img199/8480/35721061.jpg
http://img199.imageshack.us/img199/2233/31187049.jpg
http://img200.imageshack.us/img200/7393/57529119.jpg
http://img200.imageshack.us/img200/8341/40378522.jpg
http://img200.imageshack.us/img200/3936/62900501.jpg
http://img200.imageshack.us/img200/1682/92172058.jpg

Yazacak, anlatacak şeyim çok ama hem zamanım yok, hem de bloga erişimim kısıtlı. Biliyorum çorba ettim bu post'u, resimsiz de zevksiz oldu ama hem veda edeyim hem de son günlerden bahsedip deşarj olayım istedim. Hepinizi çok özleyeceğim, hoşçakalın...

Salı, Mayıs 5

Noodle'ların Kralı: Chao Mian-Kızarmış Noodle


Çin mutfağını börtü-böcek sananların yanıldıklarını anlamaya başlamışsınızdır eminim. Bu mutfak keşfedilesi lezzetlerle dolu. Her bir restoran deneyimimizden sonra en az bir harika tadı daha damağımıza katmış olarak kalkıyoruz sofralardan. Ben de pek çoğunu devam eden günlerde evde deneyerek aynı tadı yakalamaya çalışıyorum ki dönüşümüze de arada pişirip hasret giderebilelim.

Bu seferki lezzetleri tanıtmadan önce bu sıralar okuduğum Ejder Şahlanıyor adlı kitaptan çok etkilendiğim bir kısmı aktarmak istiyorum sizlere. Çin'i gerçekten en iyi tanıtan kitabın (Kastım Türkçe'ye çevrilmiş olanlardan) bu olduğunu güvenle söyleyebilirim. Bugüne kadar okuduğum Çin'le ilgili hiç bir kitap bana burasının gerçekte ne olduğunu anlatamamıştı.

Kitapta Çin'in tarihçesinden başlayarak, neden bir ekonomi devi haline geldiği, kültürel devrim, tek çocuk politikası hakkında edinebileceğiniz engin bilgilerle beraber, satır aralarından çıkararak; yemek kültürünün neden şimdiki durumunda olduğunu da öğrenebilirsiniz.

Çin'de neden hemen herşeyin yendiğini, bazı yiyeceklerin, yıllar öncesi çekilen açlıktan gelen alışkanlıklardan olduğunu çok iyi anladım. İnsanlar savaş sırası ve sonrası, devletin yüzde yüze varan tahıl vergileri nedeniyle o kadar aç kalmışlar ki, karınlarını doyurabilmek adına yemedikleri şey kalmamış. Üstelik kültür devrimi esnasında evlerde yemek pişirmek bile yasakmış. Gizlice yapanlar ağır cezalara maruz kalıyorlarmış, yemeklerini devletin belirlediği aşevlerinde yiyorlarmış, onu da bulabilirlerse tabii. O zamanlar çekilen acıları kitaptan yaptığım şu alıntıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum:
.........Chu ailesinin ak saçlı, kamburu çıkmış büyükannesi o günleri tüm canlılığıyla hatırlıyordu."Kabak kökleri ve yaprak yemek zorundaydık. Ailemiz gizlice sebze yetiştirerek kurtuldu," dedi. "Çoğu yerde halkın yüzde 30'u öldü. Her aile birilerini kaybetti. Bir sürü kız öldü ve çok insan uzaklara kaçtı. Ortadan kayboldular ve uzun yıllar boyu geri dönmediler. Bu yol üzerinde, yiyecek bulunur umuduyla Fengyang'a ulaşmaya çabalarken ölen çok kişi gördüm. Yere düşüyorlardı ve kalkıp devam edecek halleri yoktu."..........

Çin'de günümüzde kullanılan "ni hao" yani merhaba kelimelerinin asıl anlamını anlatmıştı Çince öğretmenim. "Sen iyi misin-merhaba" demek diye bildiğimiz bu sözler, aslında "bugün bir şey yedin mi" anlamına geliyormuş. Burada ellerinden geldiğince sebzelerin-meyvelerin her kısımlarının, hayvanların her bir uzuvlarının yenmesi, ziyan etmeden doyabilme kaygısından ileri geliyor. Buna sonuna kadar saygı duyuyorum, elbette kendi seçimlerim ise kendi alışkanlıklarıma dayanarak sürmeye devam ediyor ;)

Buraya başka bir konuda not düşmek istiyorum hemen, Çin'de sebze deyince aklınıza gelebilecek sebzelerden hariç, inanılmaz çeşitlilikte otlar var. (Tijen, kulakların çınlasın.) Her markete gidişimde o reyondan geçerken içimi çekiyordum, keşke nasıl yapıldığını bilseydim diye; dün yardımcıma söyledim, bundan sonra haftada 1-2 sefer alıp pişirteceğim ve sizlerle paylaşacağım. Biliyorum oralarda bulamayacaksınız belki ama fena mı, pek çok da yeni bilginiz olacak otlara dair. Henüz pişirmediğim bir tanesi var şu an evimde, yanda resmini gördüğünüz. Burada semizotu hiç yok ama iki yıldır ilk defa satıldığını gördüğüm bu ot, semizotunun amcaoğlu falan olabilir. Tadı biraz daha acımtırakımsı ama aynı semizotu gibi bir rayihası var. Bugün pişireceğim bakalım nasıl olacak.

Lafı inanılmaz uzattım, umarım buraya kadar okumuş olanlarınız da vardır içinizde, şimdi hemen noodle tarifime geçeceğim. Noodle deyince aklınıza tek tip makarna geldiğini biliyorum ama benim farkettiğim onlarca çeşit noodle var aslında. Mesela bir tanesi bezelye ve fasulyeden yapılan noodle. Ya da pirinç noodle'ları. Bir de çeşitli noodle'lar ile hazırlanan çorbalar var. Bir başka yazımda anlatacağım inşallah onları; ama bu noodle bildiğiniz un-yağ-tuz-su dörtlüsünden oluşan en klasik noodle tarifi. Buradaki Uygur restoranlarında gözümüzün önünde elde açılıp inceltilen bu makarnaları, marketlerde ön haşlanmış olarak bulabiliyoruz. Bu noodle'ların içinde yumurta olmaz ama siz denemek isterseniz klasik yumurtalı Çin noodle'ını yarı-diri haşlanmış olarak hazırlayabilirsiniz. Bu noodle'ın adı chao mian(çao miyen)-fried noodle yani kızarmış noodle'dır, Çin'in en klasik en leziz makarnasıdır. Çoğunlukla "pak choi-bok choy" diye bilinen ama asıl adı "bai cai (bay tay)" olan bir sebze ile pişirilir. İçine konan malzeme açısından pek çok çeşidi vardır ama benim favorim bu.

Malzemeler (2-3 Kişilik)
2-3 kalıp Çin makarnası
3 çorba kaşığı sıvı yağ
400 gr yaprak yaprak ayırılmış bai cai (yeşilliksiz de olur ama yeşillik ile denemek isterseniz uzun marul yaprakları da kullanabilirsiniz)
2 diş sarımsak
3 ince dilim taze zencefil
3-4 çorba kaşığı et suyu-içine bir tatlı kaşığı toz şeker konacak
1 çorba kaşığı soya sosu
Varsa 1 tatlı kaşığı susam yağı

Yapılışı:

Noodle'ları kaynayan suyun içine salalım, 3-4 dakika kadar bekletelim. Yarı-diri haldeyken suyunu süzelim. Yeşillikleri yıkayıp sularını süzmeye bırakalım. Sarımsakların kabuklarını ayıklayıp tek bir havan tokmağı darbesiyle ezelim.(Bir bıçağı sarımsağın üzerine yan tutup üzerine elinizle vurarak da ezebilirsiniz) Zencefilleri kıyalım. Bir büyük wok'u ya da en büyük ve derin tavamızı harlı ateşe oturtalım. İçine 3 çorba kaşığı yağı koyup iyice kızmasını bekleyelim. Sarımsakları ve zencefilleri ekleyip kısa bir süre karıştıralım. Yeşillikleri ekleyip hepsini beraber sık sık karıştıralım. (Çin'de bu işlemi tavadakileri sürekli havaya fırlatarak yapıyorlar) Sebzeler diriliklerini biraz kaybeder kaybetmez içine süzdüğümüz makarnaları, soya sosunu, ve et suyunu ekleyelim. Sürekli karıştırarak 2 dakika pişirelim. Kapağını kapatıp 1 dakika daha et suyunu çekmesi için bekleyelim. Ateşten alıp susam yağını ekleyip karıştıralım ve sıcak servis yapalım.

Afiyet Olsun!

Pazartesi, Nisan 27

Vahşi Doğa Pastası, Biricik Oğlum 3 Yaşında...


Zaman ne çabuk geçiyor, daha dün gibi ikinci yaşını kutladığımız. Gün gelecek bir de bakmışım koca adam olmuş. Düşünmek bile istemiyorum aslında tüm bunları, şimdi rahatça her istediğimde sıkıştırıp öpebiliyorken az bir zaman sonra "anne yapmaaa..!" nidaları yükselecek çünkü :)

Bugün post'a pek bir şey yazasım yok, çok yorgun hissediyorum, bunda grip oluyor olmamın da etkisi olabilir. Bir de şeker hamurlu pasta yapmak başlı başına çok yorucu geliyor artık, arşive şöyle bir baktım da tam bir yıldır şeker hamurlu pasta yapmamışım. Bu seneki pasta benim için yorucu oldu, model için elimde bulunan Görgülü pastanesi kataloğundan yararlanarak, bir pastanın aynını yaptım. Muhtemelen onlar da ünlü bir pastacıdan esinlemiş olmalılar.

Pastamızın içinde muz, antep fıstığı ve damla çikolata ile bitter çikolatalı ganaj vardı.Pandispanya tarifi Ruki'den uyarlama, ölçüleri 25 cm'lik kalıp için 1,5 katı olarak yaptım.

Malzemeler:
6 yumurta-Beyaz ve sarıları dikkatlice ayrılacak
225 gr. toz şeker
2 paket şekerli vanilin
1 su bardağı un
1 su bardağı mısır nişastası
3 çorba kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu

Fırınımızı 175 dereceye ısıtalım. Yumurtanın beyazlarını bir çimdik tuz ile kar gibi beyaz olana dek 2-3 dakika kadar çırpalım. İçine toz şekerin yarısını ekleyelim, şekerler eriyene dek 5-6 dakika daha çırpalım. Yumurta sarılarını ayrı bir kapta, kalan toz şeker ile şekerler eriyip, karışım kremamsı bir kıvam alana dek çırpalım. Sarıları beyazlara ekleyelim ve mikserin en düşük hızında ancak birbirlerine karışana dek karıştıralım. Un, kakao, nişasta, vanilya ve kabartma tozunu bir kuru kaba birlikte eleyelim. Elediğimiz karışımı yumurtalara azar azar ekleyerek yavaşça çırpalım. Tüm malzeme bitene dek bu işlemi yapalım. Yağlanmış kalıbımıza karışımı boşaltıp üzerini spatula ile düzleyelim. Isınmış fırınımızda 30-40 dakika kadar pişirelim. (İlk 20 dakika fırın kapağı açılmamalıdır) Kekinizin üzeri iyice kızarınca bir kürdan yardımı ile pişip pişmediğini kontrol edebilirsiniz. Kürdanı batırıp çıkarınca temiz çıkıyorsa pişmiştir. Pişmiş kekimizi fırınımızdan alıp kalıbın kenarlarından bıçak geçelim. Kalıptan dikkatlice çıkarıp ızgara telinin üzerine ters çevirip iyice soğumaya bırakalım. Soğuyan kekinizi streç filme sarıp buzdolabında 2-3 gün bekletebilirsiniz, ben öyle yaptım.

Krema için malzemeler:

600 gr. krema

450 gr. bitter kuvertür (çikolata)

Çikolatalarımızı önce küçük parçalara ayıralım sonra parti parti rondoda kıyalım. Bir tencereye kremamızı koyup içine çikolataları ekleyelim. Ocağın altını yakıp kısık ateşe oturtalım. Sık sık karıştırarak çikolataların erimesini sağlayalım. Çikolatalar tamamen eriyince ateşten alıp bir başka kaba koyalım. Önce oda ısısına gelmesini bekleyelim sonra ağzını kapatıp buzdolabına kaldıralım. Pastayı yapacağımız zaman çıkarıp mikserle katılaşana dek çırpalım. Çok fazla çırpmamaya dikkat edelim zira yağından ayrılabilir.

Pandispanyamızı üç kata ayıralım, bir kenarına olmak üzere her bir kata resimdeki gibi kürdan saplayalım ki krema sürdükten sonra keki aynı yerlere denk getirerek kapatabilelim. Her katı sütle ıslatıp krema sürelim, istediğimiz malzeme ile içine ek yapalım. Ben ilk kata muz ve antep fıstığı, ikinci kata muz ve damla çikolata koydum. Kekimizin en üstünü de kalan krema ile sıvayıp kapatalım. Bu şekilde bir gece dolapta bekleyen pastanın hem tadı oturacak hem de kaplama için krema sert bir hale gelecektir.

Pastayı kaplamak ve süslemek için 1,5 kiloya yakın marshmellow'lu şeker hamuru hazırladım. Figürler için az az miktarda hamurları renklendirdim. Su efekti için 1 yumurta akı ve 1 su bardağına yakın pudra şekerini beraber çırpıp royal icing hazırladım. Az miktar mavi gıda boyası ile renklendirdim. Çimen görüntüsü için pastanın üst kısmına fırça ile ince bir şekilde bal sürüp antep fıstıklarını serperek yapıştırdım. Aşağıda pastanın yapım aşamalarının detaylı resimlerini bulabilirsiniz.