Pazartesi, Nisan 28

Fındık Kaplı Bisküviler...



Yeni bir tarif yayınlama arasını bu kadar açtığımda kafamı toparlamam daha da zor oluyor. Bir de elimde yeni denenmiş bir tarif yoksa iyice üzerime üşengeçlik basıyor. Aslında bu cici bisküvilerin yerinde de oğlumun ikinci yaşgünü pastası olmalıydı ama içimden onu bile yapmak gelmedi. Yok yok sanmayın ki depresyondayım; sadece burada kutlayacak kimse olmadığı için elim bir türlü gitmedi. Bir de babaannemizin gelecek olması nedeniyle, oğlumun pastasını biraz ertelemek istedim o kadar. Ama çok yakında "pingu"lu bir pasta burada yer alacak inşallah. Bilmeyenleriniz için söyleyeyim, "pingu" bir çamur animasyon kahramanı. Kendisi adından da anlaşıldığı gibi bir penguen ve en büyük özelliği oğlumun ilk anlamlı söylediği kelimelerden olması. Lafı uzatmayayım, bir aksilik çıkmazsa haftasonu oğlumun pastasını yapıp sizlerle de paylaşacağım.

Onun haricinde biraz son günlerde neler olup bitiyor biraz bahsedeyim. Mesela bu hafta başı tutan "erik" krizimden. Çok yakın bir arkadaşımın "burada(Türkiye'de) erik çıktı"demesiyle bir anda elektrik şoku verilmiş gibi oldum. Kendi kendime diyordum, burada bahar'ın bir eksikliği var diye, çocukluğumun bahar habercisi eriği görmemişim de ondanmış. Meğer kendimi buranın baharına yabancı hissetmemin ana sebebiymiş kendileri. Msn iletime "Carrefour'a erik almaya gidiyorum" iletisini düşüp, meselesi açıldıktan belki en fazla 10 dakika sonra kapıdan erik almaya gitmek üzere çıkmıştım bile.

Burada ha deyince bir yerden bir yere gitmek çok kolay aslında, bolca taksi var ve inanılmaz da ucuzlar. Azıcık da gideceğiniz yerin adını söylemeyi kıvırdıysanız tamam. Fakat gözü açıklara karşı uyanık olmalısınız. Pek çok kez başıma gelen "sırayı hiçe sayma" durumunu yine yaşadım. Yani kasada veya taksi sırasında olsun farketmez, siz el edip durdurmuş bile olsanız birisi hoop diye önünüze geçebilir. Kasada eliniz kolunuz alışveriş sepetinin ağırlığından perişan, Çince kavga kelimeleri bilmediğiniz için içiniz sinirden şişmiş bir şekilde kalakalabilirsiniz. Neyse ki bu sefer son aldığım dil derslerinin de yardımıyla önüme atlayıp taksiye oturuveren bayanı kibarca dışarı alıp, erik yoluna düşüverdim.

Genelde buradaki bakışlara alıştım diyebilirim ama bazıları gerçekten çekilmez oluyor. Bazı insanlar -ki bunlar çoğunlukla erkek- yürürken önüme geçip bana dönüp neredeyse burnuma kadar sokulup öyle bir inceliyorlar ki, dehşete kapılıyorum. Burada laf atma, taciz vs. asla olmuyor ama o merakları ve boş boş bakışları yok mu deli oluyorum. Bazen "ne var", "neden bakıyorsun" diyorum Çince, bu sefer de dörtnala uzaklaşıyorlar. O gün de bu bakışlardan pek de hoş olmayan bir haylisini aldım. Neyse sıkı bir Carrefour-erik araştırmasından eli boş döndükten sonra, Türkiye'de yaşayan Çince hocamdan aldığım iletiyi görünce neler olup bittiğini iyice kavradım. Carrefour'u protesto ettiklerini, oraya gitmememi rica ettiğini söyleyen bir iletiydi bu. Meğer o günkü bakışların ve hala süregelen dik dik bakışların sebebi buymuş. Çin-Fransa arası yaşanan bir takım gerginliklerin ve Çinliler'in her gördükleri yabancı uyruklu sakallıyı Fransız dedeleri sanmaları sonucu, kendini hafif de olsa hissettiren rahatsızlıktan şu günlerde nasibimizi alıyoruz. Yine de erik bulamamak kadar acı verici değil :)

Lafı çok uzatmışım, tarifim gölgede kalsın istemem, hemen bu leziz ve yapımı pratik Çin bisküvilerine geçiyorum.

Malzemeler:
190 gr. tereyağı ya da margarin
145 gr. pudra şekeri-1,5 su bardağından 1 parmak eksik
Bir tutam tuz
2 yumurta
75gr. süt-1 küçük çay bardağı
2 su bardağı un
50 gr. -5 çorba kaşığı süt tozu
1 su bardağı iri dövülmüş fındık

Oda ısısında yumuşamış yağı pudra şekeri ile çırpalım. Karışım krema gibi olunca yumurtaları ekleyip tekrar iyice çırpalım. Sütü ekleyip karışıma yedirelim. Son olarak un, tuz ve süttozunu ekleyip 2-3 dakika çırpalım. Hazırladığımız karışımı sıkma poşetine doldurup ucunu irice keselim ya da uçlarımızdan ağzı en geniş olanı takalım.




Yağlanmış veya yağlı kağıt serilmiş fırın tepsimize bol aralıklar bırakarak(bisküvilerimiz yayılarak incelecekler) birbirine eşit büyüklükte (2'şer tatlı kaşığı kadar) sıkalım. Bu malzemelerle 2 tepsi kadar bisküvimiz olacak.



Tepsi dolunca üzerine 1 bardak fındığın tamamını serpelim ve tepsiyi sallayarak kenarlara düşen fındıkların da bisküvilere yapışmalarını sağlayalım. Fındıkların hepsi bisküvilere yapışmayacak, bunun için tezgahımıza temiz bir mutfak bezi serelim ve tepsiyi dik bir konuma getirip fındıkların beze dökülmesini sağlayalım. Kalan fındıkları tekrar bisküvilerimizin üzerine serpelim. Bu şekilde tüm bisküviler fındığa bulanana kadar aynı işlemi yapalım. Merak etmeyin bisküvileriniz tepsiden ayrılmayacaklar. Kalan fındıkları ikinci tepsi için ayırıp ilk tepsimizi 160 dereceye önceden ısıtılmış fırına verelim. Yaklaşık 25 dakika bisküviler hafif kızarana dek pişirelim. Dışarıda iyice soğuması için bekletelim.




Afiyet Olsun!

Pazartesi, Nisan 21

Sandviç Ekmeği...



Biliyorum çok erken daha ama ben geri sayımı başlattım. Yani Türkiye'ye tatil için döneceğimiz günü. Önce haftaya kayınvalidem gelecek ve 1 ayını bizimle geçirecek. Buraya geldiğimden beri evdeki yarı hapis hayatım da bol dışarı çıkma eylemiyle son bulacak. Her ne kadar yardımcım iyi bir insan olsa da, oğluma aile büyükleri kadar iyi bakacağından emin olamadım hiç bir zaman. O döndükten sonra da geriye sadece 1 ay kadar bir süre kalacak. O da sevdiklerim için alışveriş, kendi hazırlıklarım derken çabucak geçecek. Şimdiden tatlı telaşlı günlerin heyecanına kapıldım bile. Bir de bu sabah pussuz net bir şekilde doğan güneşi de gördüm ya, değmeyin keyfime.

Buraya geldiğimizden beri pek doğru dürüst gezemedik. Eşim için pek sorun yok, kendisi buraya taşınmadan önce senelerce gelip gittiği için Çin Seddi'ne kadar görmüştü. Benimse sadece kısaca Pekin'i tanıma şansım oldu, sedde gidemediğimi zaten biliyorsunuz. Ama ben hep o Çin'le ilgili filmlerde gördüğüm sislerin arasındaki dağları, göllerin üzerindeki o kıvrım kıvrım şekilli kayıklardaki çan şapkalı adamları görmeyi hayal etmiştim. Halbuki burası tamamen gelişmiş bir şehir görünümünde. İnsan nedense izlediği filmlerden çok etkileniyor :) Ama yine de bir kaç hafta sonra bu hayalim gerçekleşecek sanırım. O nefis dağ, nehir ve göl manzaralarıyla, gerçek Çin'i keşif turlarına başlıyoruz. Şimdiden ikisini planladık bile. Bu yolculuklara biraz da macera yaşama hevesiyle arabayla gitmeye karar verdik. Ben de yolculuğumuza eşlik edecek yiyeceklerin denemelerine başladım. Bunlardan biri sandviç ekmeği. Tarif yine Çin pastacılığının fakat Çinliler ekmeklerinde çok fazla şeker kullanıyorlar. Benim hoşuma gitmediği için tarifteki neredeyse 1 su bardağı toz şekeri oldukça azalttım. Ortaya gerçekten aynı market ya da pastanelerde satılan sandviç-tost ekmeklerinden çıktı. Yaptığım gün dondurucuya attığım ekmekleri şimdi arada çıkarıp tost yapmakta kullanıyorum. Ama ilk günkü tazelikleriyle kendimize nefis sandviçler hazırlayıp ziyafet çekmeyi de unutmadık.

Malzemeler (12 adet için)

1.grup:
350 gr. un (3,5 su bardağı-1 su bardağından 1 parmak az un 100 gr. ediyor)
1 yumurta
2 çay kaşığı kuru maya(kaşığın bir daldırışta aldığı kadar)
140 gr. ılık su (3/4 su bardağı)

2.grup
150 gr. un (1,5 su bardağı)
2 çay kaşığı kuru maya
3 çorba kaşığı toz şeker
2 tatlı kaşığı tuz
16 gr/1 çorba kaşığı dolusu süttozu (yoksa 1 çorba kaşığı kadar un koyarak açığı kapatabilirsiniz)
50 gr. yumuşak tereyağı
90 gr ılık su (yarım su bardağı)

Grup 1'deki un ve mayayı kurudan karıştıralım. İçine ılık suyu ve yumurtayı ekleyelim. Hamur yapıp ılık bir yerde 1-1,5 saat mayalandıralım.

Grup 2'deki ılık suya, aynı gruptaki maya ve toz şekeri ekleyip erimesini sağlayalım. Grup 1'deki mayalanmış hamura dökelim.



Unu, varsa süttozunu ekleyelim ve tüm malzemeyi tekrar iyice yoğuralım. En son tereyağını ve tuzu ekleyip hamurumuza yoğurarak yedirelim. Üzerini temiz bezle kapatıp 20 dakika mayalanmaya bırakalım.



Fırın tepsimizi çok az yağlayalım, mayalanmış hamurumuzdan mandalina kadar parçalar koparalım. (70'er gr. lık) Yuvarlayıp tepsimize aralıklı dizelim. 10 dakika bekletelim. Daha sonra her bir parçayı biraz yoğurup bir merdane yardımı ile birazcık büyütelim. Hamurları yaklaşık 10-12 cm eninde olacak şekilde dikdörtgenimsi açalım. Üst ucundan olmak üzere kıvırmaya başlayalım. Her kıvırışta, rulo kısmı azıcık parmaklarımızla hamura doğru bastıralım ki açılmasın. Hazırladığımız ruloları tepsimize aralıklı dizelim. Fırınımızı en düşük derecesine ayarlayalım (50 derece) Kapağını açıp, açık duran kapağın üzerine tepsimizi koyalım. Tepsiye sığmayan ekmekleri başka bir tepsiye dizelim, onlar tezgah üstü vs. gibi bir yerde dursun. İlk ekmeklerimiz pişene kadar onların da mayası gelmiş olacak. Fırın kapağındaki hamurlar yaklaşık 2 misli olana dek bekleyelim.(30-45 dakika arası) Fırın kapağımızdan tepsimizi alıp fırınımızı 185 dereceye ayarlayalım. Fırın ısınana dek, ekmeklerimizin üzerinin her tarafını yumurta sarısına bulayalım. Isınmış fırınımızda 15 dakika pişirelim. (Üzeri kızarmış olacak, benimkiler tam 15 dakikada piştiler.)






Afiyet Olsun!

Salı, Nisan 15

Canım Suna'm İyi ki Doğdun, İyi ki Varsın...



Bir zamanlar, bir yerde küçük bir kız yaşarmış. Bu küçük kızın bütün arkadaşlarının kardeşleri varmış ama bir tek bu küçük kızın yokmuş. Annesiyle babasına hep hesap sorarmış kardeşim niye yok, kardeş isterim diye. (Burayı annesi uydurmuşmuş) Derken bir gün annesi eve çirkin, kel kafa bir bebekle gelmiş. Demiş ki, işte çok istediğin kardeşi aldım sana. Küçük kız çok sevinmiş. Ama zavallı bebek hiiç bilememiş nasıl bir ablaya düştüğünü. Sonra büyümüşler, beraber oynayacakları yaşlara gelmişler. Ama küçük kardeş büyüdüğüne pişman olmuş. Abla denen yaramaz, kardeşine türlü yorucu oyunlar oynatırmış. Mesela koltukların altına kağıtlar serpiştirip kardeşine “haydi temizlik yapacağız, ama eğer etrafa gizlediğim kağıtları temizlenmemiş bulursam okurum canına!” dermiş. Zavallı kardeş de gıkı çıkmadan harıl harıl temizlik yaparmış. Bazen de ablası onu garson gibi kullanırmış evin içinde. “Şunu getir, suyum nerde!” diye. Sonra iki kardeşten büyüğü okumak için evden ayrılınca küçük kardeş derin bir oh çekmiş. Ama sonra ikisi de birbirlerini çok özlemeye başlamışlar. Küçük kardeş ablasının türlü ajanlığını yapmış, ona hep destek olmuş. Sonra iki kardeş yine doğru dürüst kavuşamadan abla çalışmak için başka bir şehre daha gitmiş. İşte o zaman dostlukları ve kardeşlikleri iyice perçinlenmiş. Hatta küçük kardeş iyice olgunlaşmış, ablasına ablalık bile yapar olmuş.

O küçük kardeş şimdi büyüdü, sevdiği adamla evlendi ve hala ailesine ve ablasına destek olarak yaşamını sürdürüyor. Bugün O’nun doğumgünü, benim biricik kardeşimin. Allahım iyi ki onu vermiş, iyi ki yaşamımın bir parçası. Canım kardeşim, iyi ki doğdun, sevdiklerinle beraber upuzun mutluluk ve huzur dolu bir yaşam senin olsun. Şimdilik doğumgünü pastana sadece uzaktan bakabiliyorsun ama inşallah yaza bu pastanın aynından yapıp kutlayacağız tekrar.


Kızkardeşim ve benim en büyük ortak tutkularımızdan biridir bu sevimli pisicikler. Çocukluğumuzdan bu yana her bulduğumuz kedi yavrusunu usanmadan eve taşıdık, bunlardan 3’ü seneler boyunca sırayla bize dostluk etti. Şimdi ikimizin de kedisi yok. O nedenle kızkardeşime bebeği olana kadar idare etmesi için bu pasta aracılıyla bu minik kediciği hediye edeyim dedim. Tam da sevdiğimiz gibi koca koca patileri olan, “şapada” kulaklı, şaşı bir tüy yumağı.

İnternette (şu yünün içinde kaybolmuş kedili pasta haricinde) doğru dürüst kedi figürü bulamadığım için bunu kendim tasarlamaya çalıştım. O nedenle anatomik hataları varsa ya da bıyıkları falan yanlış yerleştirilmişse görmeyiverin. Ayrıca lütfen iddia etmeyin, bu bir kaplan değildir, kedidir. Hiç çizgisiz kaplan gördünüz mü hem? :)))

Pastasını her ne kadar tadamayacak olsa da, sözüm söz aynını yapacağım dönüşte, içi kakaolu pandispanya ve bitter çikolatalı ganajdan oluşuyor. (Sunacığım sen okuma buraları :D) İç malzemesi olarak da sadece damla çikolata kullandım. Her bir diliminde çikolataya doymak için ;)


Pastamı en küçük kalıpla (18 cm) yaptım. Pandispanya hamurunu hazırladıktan sonra yüksekçe bir pasta olması için ikiye böldüm ve iki ayrı çemberde pişirdim. (Aynı boydan iki çemberim olmadığı için birini kare kalıpla pişirip aynı boyda yuvarlak kestim)


Hamuru için “kornet pasta”nın pandispanyasını kullandım, sadece 15 gr un miktarı azaltıp 15 gr. kakao ekledim. İçi için 200 gr. kremayı ısıtıp 200 gr. bitter damla çikolata koyup erittim, iyice soğutup mikserle koyulaşana dek çırptım. Pastamın ara katlarını sütle ıslatıp, ganajla doldurup kapattım. Beyaz şeker hamuru ile kapladım ve önceden hazırladığım süslerle süsledim. En üstte çimen görüntüsü vermek için ise çekilmiş Antep fıstığı kullandım.


Aşağıda pastamın yapım aşamalarına bir göz atabilirsiniz.











Sunacığım bu fotoğraf da ikinci doğumgünü hediyen, kedinin kuyruğunu İlke'nin elinden zor kurtardım vallahi!

Perşembe, Nisan 10

Çin Çatısı Altında Yeni Banner'ım, Çikolata Şapkalı Kekler...



Bugünlerde kendimi yaşamımın olağanlığına kaptırdım gidiyorum. Acaba alıştım buraya mı demek oluyor bu? Sabah kalkıyorum, biraz toparlanma, biraz yatakta oğlumla sarmaş dolaş dakikalar, klasik kahvaltılıklarımızla (çok şükür) kahvaltı, ardından markete gidip alışveriş yapmak... Artık bakışlar umrumda değil, "ben de sizler gibi yaşamımı sürdürmeye çalışıyorum" diyorum içimden. Filanca reyondaki tavuk ayaklarına bakmıyorum bile artık. Varsın dursunlar orada, zorla yedirilmediği sürece bana ne zararları var ki? Sonra belki bir arkadaş uğrayıp sabah kahvesini bende yudumluyor ya da ben gidiyorum, daha sonra yemek yapma faslı, biraz msn'den aileyle özlem giderme ve akşam yemeğinde eşimle sohbet... Bazen oğlumu biraz uzaktaki bir alışveriş merkezinin çocuk oyun alanına götürüyorum, ben de biraz gezme imkanı buluyorum. Bir çok yerdeki görevliler beni tanıdılar bile, kibarca halimi hatrımı dahi soruyorlar. Hem neden alışmayayım ki? Yağan yağmur bile aynı, gece doğan ay, sevdiklerimle beraber baktığım aynı ay.

Kimi zaman üstte yazdığım kadar iyimser olamasam da genelde ucundan buralı oldum sayılır. Hatta bazen Çinliler'le konuşurken aynı onların yaptıkları gibi sesler de katıyorum cümlelerimin peşinde; "ha ha hao hao!" diye. (Bunun belli bir anlamı yok, bazen 15 tane "ha" diyorlar peşpeşe, sanki güler gibi, oldu, tamam demek gibi bir şey.) Pek yakında gözlerim kısılır, sadece pilav tarifi yayınlamaya başlarsam da şaşırmayın.

Konuyu banner'ım bağlamaya çalıştığımı farkettiniz çoktan, artık Çin çatısı altındaki Acemi Şef'im ben. (Banner tasarımı için günlerce mızmızlığımı ve nazımı çeken sevgili Evren'ciğimin ellerine sağlık, çok teşekkür ediyorum kendisine tekrar, sağolsun vazgeçilmezim inci küpelerimi bile koydurttum :) ) Türkiye'ye dönünce Çin esintisinin halçaresine bakacağız ama şimdilik bu şekilde yola devam edeceğim. Bir de artık verdiğim tarifler eğer Çinliler'e aitse başlığa koymak yerine alta ufak bir not düşeceğim, çünkü her başlıkta habire birbirine çarpan bardak sesi gibi "çan" "çin" yazmaktan sıkıldım :)

Tarifimi damla çikolata haricinde temel bir kek hamuru olarak alıp, istediğiniz malzeme ile tek bir kalıpta da pişirebilirsiniz, eminim ağızda dağılan lezzeti ve hiç bayatlamayan hali çok hoşunuza gidecek.

Malzemeler:
100 gr. Pudra şekeri (1 su bardağından 1 parmak eksik)
110 gr. erimiş tereyağı (oda ısısında yumuşamış)
2 büyük yumurta
3 yumurta sarısı
1 su bardağı un
2 tepeleme çay kaşığı hamur kabartma tozu
Yarım su bardağı süt
2 tepeleme çorba kaşığı süt tozu(elinizde yoksa yerine aynı miktarda un koyabilirsiniz)
1 paket şekerli vanilin
Arzuya bağlı damla çikolata
Süslemek için çikolata parçaları

Yapılışı:

Tereyeğı ve pudra şekeri birlikte şeker eriyene dek çırpılır. İçine bütün yumurtalar ve yumurta sarıları eklenir tekrar 2-3 dakika çırpılır. İçine süt eklenir. Un, süttozu, kabartma tozu ve vanilya eklenir. İster muffin kalıplarının yarısından az fazla kadarını dolduracak şekilde, (bu miktar hamurla 7 büyük muffin elde ettim) ister kek kalıbına dökülür. Arzu edilirse içine una bulanmış damla çikolatalar eklenip karıştırılır. (Ben una bulamadığım için dibe çöktüler, unlamadan iç malzemesi katmamanızı tavsiye ederim) 160 dereceye önceden ısıtılmış fırında 30 dakika kadar pişirilir. Kekler pişince fırın sadece üst kısımdan ısı verecek şekile döndürülür, her bir kekin üzerine birer-ikişer çikolata parçaları koyulur. Kekler fırına tekrar sürülüp, yarım dakika kadar (ya da kontrol edin hemen eriyecekler) erimeleri sağlanır. Fırın kapatılır, keklerin üzerindeki eriyen çikolatalar bir tatlı kaşığı yardımı ile keke hafifçe yayılır. Üzerilerine istediğiniz süsleme malzemesini serpebilirsiniz.



Afiyet Olsun!

Not: Çin tariflerinden uyarlanmıştır.

Pazartesi, Nisan 7

Çin Pasta Süsleme Sanatı'ndan Acemice Denemeler, Tabansız Çin Cheesecake'i...



Bir önceki yazımdaki sevinç nidalarımı hatırlıyor musunuz? Hani krem peynir bulduğumla ilgili olan. Bulur bulmaz içim kıpırdanmaya başladı, şöyle ağzımıza layık bir cheesecake yapsam da hergün koca bir porsiyon tüketerek, sevgili endorfin hormonumu olması gereken seviyeye çeksem... Bu cheesecake hastalığı hiç bir şeye benzemez, ayrı bir tutkudur. Türkiye'deyken en geç iki haftada bir klasik tarifimi ya da bloglardan denemeler yapar, arkadaşlarımla kaloriciklerini paylaşarak afiyetle yerdik. Buraya geldiğimden beri bunu gerçekleştiremez olmuştum, öncelikle peynir vardı pişirecek eşyam yoktu, sonra evim oldu peynir piyasadan kayboldu. Eh sonunda kavuştuk ya, dedim bu sefer yeni bir şey deneyeyim. Mesela taşınma esnasında kaybolan mutfak robotumun bıçağı yüzünden önceki denememdeki iri bisküvi parçaları olmasın bu tarifte. Bir de süslemesi değişik olsun, bloga konmaya, bir şeyler öğretmeye değer olsun.

Tarif Çin pasta kitabımdan yine. Tabansız gördüğüm tek tarif. Birebir uyguladım, Allah'tan değiştirmem gereken bir şey yoktu. Bazen tam olarak tariflerdeki içerikleri bulamıyor ve kafa yormak zorunda kalıyorum ne yapsam diye. Ama zaten cheesecake mantığı aynı. Aynı malzemeler ve aşağı yukarı aynı yöntemler. Bu da hemen hemen öyleydi, tadı ise çok güzel, herzaman bayılarak yediğim cheesecake'lerden bir farkı yoktu. Eğer bisküvi vs. ile uğraşmak istemeyeceğiniz bir moddaysanız bunu deneyebilirsiniz. Ayrıca taban için bisküvi kırığı ve tereyağı ile taban da ilave edebilirsiniz. Bir de biz, üzerine erimiş çikolata dökerek tüketmeyi tercih ettik.

Tarife geçmeden önce kendimden 1-2 not ekleyeyim istiyorum. Bugün itibariyle baharı göremeden yaza geçtik her ne hikmetse. Sabah uyandığımda anladım ki bugün bir garip. Öğleye doğru yaklaştığımızda kendimi gardrobun önüne zor atıp, ilk bulduğum askılı tişörtü geçiriverdim üzerime. Sanırım buranın meşhur sıcağı bana hoşgeldin dedi bugün. Allah yardımcımız olsun diyorum çünkü yaşayanlar buranın sıcağı ve nemi hiçbir şeye benzemez diyorlar. Düşünün, havuzlar bile akşam 7'de açılıyormuş.

Diğer bir haber ise tekrar Çince dersleri almaya başlamamla ilgili. (Çok şeker bir öğretmenim var, kendilerinin teyzesi olacak yaştayım malesef.) Geçtiğimiz hafta öğrendiğim bir kelimeyi sizlerle paylaşmadan duramayacağım. Çince'nin mantığı çok güzel, bu dili öğrenmeye bayılıyorum. Bir çok kelimenin açılımı çok hoşuma gidiyor. Özellikle bu kelime de duyar duymaz bayıldığım bir tanesi. Kelime "ke ting" (kıtiyıng diye okunuyor), anlamı "misafir odası" demekmiş. "Ke" misafir, "ting" dinlemek demek. Ne kadar güzel değil mi? Misafir dinleme odası! Sizler benim misafir odam olan sayfama gelip, benim misafirim oluyorsunuz, ben de sizlerin yorumlarını dinliyorum. Bu açıdan bakınca da bunu paylaşmalıyım deyip aklıma not etmiştim :) Belki ara ara bir kaç kelime de öğretirim sizlere, olmaz mı?

Malzemeler:
(25 cm'lik kalıp için, 20 cm'lik kalıp için yarım ölçü yapabilirsiniz)
Yarım küçük kutu krema (100 ml/80 gr.)
250 gr. labne peyniri (philadelphia kullandım)
1 su bardağı süt
7 yumurta sarısı
7 çorba kaşığı un (silme değil, bolca doldurup şöyle bir un kabının kenarına tık tık yapın , fazlası dökülsün)
7 yumurta akı
1 su bardağı+2 çorba kaşığı toz şeker
1 çay kaşığı vanilya

Yapılışı:
Fırınımızı 230 dereceye ayarlayalım. Peynir ve sütün yarısını beraber çırpalım. Isıya dayanıklı bir kap içinde yumurta sarıları ve kalan sütü beraberce çırpalım, hafif ateşte çırpma teli ile karıştırarak ısıtalım. (Çok kısa bir süre yeterli, kesinlikle kaynamayacak) Yumurtalı karışıma kremayı ekleyelim. Hazırladığımız bu karışımı peynirli karışıma dökerek bir yandan da mikserin düşük devri ile çırparak birbirine yedirelim. (Yazmayı unutmuşum:) Unu ilave edip mikserin düşük devri ile karışıma yedirelim.



Yumurta beyazlarını toz şeker ve vanilya ile bir başka kabın içinde, koyulaşana dek 2-3 dakika çırpalım. Koyulaşan yumurta akı ve şekerli karışımı, diğer karışımın içine azar azar ilave ederek karıştıralım. İster kelepçeli kalıba, ister derince bir kek kalıbına(yağlanıp unlanmış) dökelim. Isınmış fırınımıza koyalım, koyduktan 8-10 dakika sonra ısıyı 160 dereceye düşürüp 45 dakika-1 saat arasın üzeri kızarana dek pişirelim. Piştikten sonra fırınımızı kapatıp içeride bir müddet soğumaya bırakalım, daha sonra dışarıda iyice soğuyana dek tutalım. Keki kalıbından çıkarmadan (özellikle kelepçesiz kalıp kullandıysanız) buzdolabına koyup en az 4-5 saat beklemesini sağlayalım. Kek iyice soğuyup katılaştıktan sonra kalıbından dikkatlice çıkarabilirsiniz.

Demiştim ya, biraz süslüce olsun kekim, hem de yeni birşeyler deneyeyim, kitabımın başında yer alan, çikolata ile hazırlanabilecek süslerle ilgili kısımdan en basit gelen ikisini seçtim ve uygulamaya koyuldum. Aslında her iki çeşit çikolatadan da (beyaz ve bitter) denemeler yaptım ama çikolatalı olanların sonucu fiyasko oldu. O konudaki araştırmalara devam edeceğim.

Eğer sizler de sade göründüğünü düşündüğünüz keklerinizi veya pastalarınızı daha renkli yapmak isterseniz buyrun beraber öğrenelim:

60 gr. beyaz çikolatayı benmari usulü eritelim.(Çikolatayı bir kaba, kabı da içi su dolu başka bir kaba koyup ateşe oturtacağız)

Erittiğimiz çikolatanın yarısını içi yuvarlak olan bir kabımıza döküp, bir çay kaşığı ile içini tamamen kaplayacak şekilde sıvayalım. Ben bunun için evimdeki bir şekerliğimi kullandım. Daha sonra kalıbı dondurucumuza kaldıralım.

Kalan beyaz çikolatayı bir yağlı kağıt veya asetat kağıdına dökelim. Bir spatula yardımı ile çok ince olmayacak şekilde yayalım. Varsa tırtıklı spatula ile, yoksa bir bıçak yardımı ile üzerinde paralel çizgiler oluşturalım.

Bir süre soğuması için bekleyelim, sonra (en uç kenarına dokunun, hala akışkansa biraz daha bekleyin.) bir alüminyum folyo ya da streç film rulosuna, çikolatalı kısım üstte kalacak şekilde saralım ve kağıdı birbirine bantlayalım. (Ben önce çok büyük yaydığım çikolatayı ruloya saramadım, birbirleri üzerine bindiler, o nedenle makasla iki parçaya böldüm. İsterseniz sizler daha az enli sürebilirsiniz)




Ruloyu buzdolabımıza dik ya da bir yere dayalı şekilde koyalım ve donması için orada bırakalım. Pastanızı süslemeden az önce çıkarıp tamamen katılaşıp katılaşmadığını kontrol edebilirsiniz. Daha sonra kağıdı dikkatlice rulodan çıkarıp çikolata halkalarını kırmamaya dikkat ederek ayıralım. Benimki gibi pek çok kırılan olacaktır ama yine de yeterli miktarda elde ediliyor ;)

Pastayı süslemek için dondurucumuzda bekleyen kalıbı çıkaralım, içindeki çikolatayı dikkatlice ayıralım. Kekimizi, halkalar, çikolata topu ve taze meyvelerle dilediğimizce süsleyelim. Ben meyveleri kararmamaları için, suluca hazırladığım tart jölesine bandırdım. Dilerseniz bir çay süzgeci ile üzerlerine kakao serpebilirsiniz.




Afiyet Olsun!